16 Eylül 2010 Perşembe

Duman

En büyük tutkularımdan biri. 

Havaya süzülürken tüm ihtişamıyla, avuçlamamak için zor tutarım kendimi. Kendi kendine yaptığı burgular, kavisler; tam anlamıyla gizem. Ve mucize. Sanki, Tanrı'ya inanmak için var. Tanrı'ya ulaşmak ya da. Bilemiyorum. Ben yalnızca, büyüleniyorum İzlemeye doyamıyorum. Gözlerim önünde, gerçeklik akıyormuş gibi. Ulu derelerden akan buz gibi su ya da. Havaya karışan önemli her şey gibi. Zaman gibi.


Bugün de bir sopa yaktım. Söndürdüm. Kaldırdım havaya. Ve izledim. Siz izlemediniz mi o mavi uçuşu? Bakmış ama görememiş olabilmeniz de muhtemel. Herkesin ağzında bi' sigara, doğaldır elbet. Müptela olsam dumana olurdum. Ama odunlardan bi' tanesini tercih ettim yalnızca. Saten gibi, ya da ipek, uçuşan o çizgileri gözlerimle izledim Parmaklarımla dokunmak istedim saflığa. Dakikalarca. Başaramadım. O an hüznü de yaşadım. Sopa benim etrafımda dönünce, kendimi güvende hissettim. Seslerden torpilli gibi. Burnuma dolan yanık kokusu beni koruyordu sanki. Ve üşümedim. Genelde hep üşürüm, ama ısıttı beni. Esrarıyla boğdu. Bilinmezliğiyle sarmaladı. Ve uyuttu beni. Karanlık bir sise uyuttu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder