29 Ekim 2010 Cuma

John Lennon

Olm John Lennon önemli insan, şaka maka. Zaten bi o, bi de Bob Marley. Hiç tarzına uymayan insanlar bile seviyo bu ikiliyi. En türkçe pop sever insan bile seviyo. Ama bi saniye. Hayır. Kendime dur diycem, önyargı yapmıycam.
John Lennon adına para basılmış yea. Abi para verip adına para alınıcak yegâne insandır bence.
Bi de şey oluyomuş mesela. Biri alıyomuş baya 9 katını falan verip. Sonra harcıyomuş. Sonra sen sakız alıyomuşsun, sana para üstü olarak geliyomuş. Piyango çıkmasıyla eşdeğer mutluluk yaşarım, yemin ederim.

bkz: http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=186656

25 Ekim 2010 Pazartesi

O hep yok.

Öyle biri olsa ki, o hep var desem.
O öyle bi dost ki, beni hiç yarı yolda bırakmaz. Az konuşuruz günden güne; ama gerekli günde kardeş gibiyizdir.
Her şeyi anlatırım ona, diyebilsem. Hiç çekinmeden. Tüm fikirlerimi, savunduklarımı; ve utançlarımı da.
Bilsem ki, sövse de bana, nefret dolu haykırsa da, o benim iyiliğimi düşünür.
Arkamdan hiç konuşmayacak desem. Asla, asla; beni başkasına tercih etmez.
Güvenebilsem keşke.
Çocuğum, her gördüğümü istiyorum. E ama her yerde görüyorum?
Neden bendeki bu noksan yön? Niye?
Keşke, güvenebilsem umarsızca birilerine. Keşke o kimse de güvense bana. Sarılsak sıkıca.
Dolmasa gözlerim böyle.

16 Ekim 2010 Cumartesi

Tartışamıyorum.

Birileriyle tartışamıyorum. Hayır, beceremiyorum. Yani böyle sıradan tartışma değil. Duygusal anlamda benle ilgili olan bişeyleri tartışamıyorum. Hemen gözüm doluyo. Bunalıyorum. Aslında o cümleye 5952 tane cevabım var, ama hiçbirini söyleyemiyorum. Haklıyım ama olmuyo. Niye olmuyo, biri bana bunu açıklar mı?

Günlüğüme 34438538 tane "ben güçlüyüm" yazdım. Hıı günlüğüm var. Çok mal. Yazdım, biraz zırladım, biraz bulunsa da birileri vicdan azabı çeksin diye bişeyler yazdım. Güçlüyüm yazdım. Bok güçlüyüm. Ya keşke bişey olsa. Nolsa bilmiyorum. Bişey olsa.

Moulin Rouge (2001)

Oyuncular: Ewan McGregor, Nicole Kidman, John Leguizamo, Jim Broadbent

imdb puanı: 7.7 (allah belanı versin imdb.)

Çok eğlenceli, çok hüzünlü, çok hoş film. Cidden. Klasik aşk hikayesi mi, evet. Ama yorumlanışı, yarattığı his, harika. Soundtrack'leri, muhteşem.
Nicle Kidman, fahişe. Ewan McGregor, fahişeye aşık fakir oğlan. Ewan McGregor'ın aşığı daha bi güzel  Leguizamo'nun boyu garip şekilde kısa. Broadbent desen, hiç Slughorn değil. Smeels Teen Like Spirit'te dans eden fahişeler mi beni daha çok etkiledi, ne zaman söylenir ki diye beklediğim Show Must Go On mu, yoksa Rozanne'in deli gibi duygusal versiyonu mu; bilemiyorum. Ama gerçekten, harikaydı. İzleyin olm.

14 Ekim 2010 Perşembe

Muzaffer İzgü, yaktım çıranı!

Ah be Muzaffer İzgü, neden yaptın bunu? Neden Anneannem serisiyle boyadın cücük çocukların gözlerini? Neden benim yazabileceğim, bestseller olabilecek bi kitap serisinin önünü tıkadın? Hem benimki daha ilgi çekici olucaktı. Daha reelist. Karanlık edebiyat gibi böyle. Ne biliyim. Ama sen naptın? Sen annaneyi bi idol yaptın. Oysa benim hikayelerim öyle trajik ki... Şimdi yazsam, senden mi, yoksa Kemalettin Tuğcu'dan mı esinlendim, emin olamaz kimse.

Ben çok gribim kaç gündür. Bi de bana noldun diye sor dimi? Yok tamam, nazik değilsin; ama öküzlükle naziklik arasındaki çizgiden de taşmasan? Ama yok. Hadi gelmedin eve, e yemek getirince bi sor? E gözümdeki dana arpacığı fark et? Ama yok. Bahtsızım. Ve allahtan, vicdansızım. Yok lan değilim. Yine bikaç gün histerik ağlamalar falan, sonra yine her geceki rutin gece ziyaretleri. Duvar suratına bikaç öpücük. Çünkü, ölürsen vicdan azabından yaşayamam. Yani, bencilim. Senle bi ilgisi yok. Rahat ol...

12 Ekim 2010 Salı

Sosyofobik

Bugün müzik kulübü vardı. Evet, bunun hakkında yazıcam. Olm okuldan kim okuycak ki bunu? Yok, sıradan bi 10. sınıf öğrencisinin boktan yazılarını çok kişi okumuyo. Hısım dostlar okusa, sorun olmaz zaten.
Üflemeli sazlar da güzel diğmi azizim. Ben seviyorum. Ben her birine ayrı aşığım. Ama esprisi fena oluyo. Mesela bi saksafon, küfre daha müsait. Şekil açısından. Hem saksafon çok seksi alet, onu da not düşelim.
Hayatım boyunca asla ortamlara atlayan, böyle yavşak mı denir ona, öyle bi insan olamıycam. Allah da beni kahretsin. Aslında ölüp gidicez, nedir o zaman bu? Bunu sık sık düşünüyorum. Diyorum ki, içimde kalmasın lan. Ama yıllar boyu içinde birikmiş bi özgüven sorununu bi anda çözmek çok zor. Rezil olmak da var işin ucunda. Ruhum çekingen.
Ve son olarak, şu resme bi bakın. Google'da 'sosyal fobi' diye arattığımızda çıkan 3082472 tane resimden biri. Allaşkına, gözleri böyle olan bi insan niye sosyofobik olsun canım?!
*Birileri okur da rezil olurum diye editledim lan. 

7 Ekim 2010 Perşembe

Dünyada hippiler var!




Ben çoğunlukla üşenmem. Yine üşenmedim, size deviantart'dan 'hippie' sonuçları getirdim. Dünyada hippie diye etiketlenmiş garip insanlar var.  Ayrıca benim bu insanlardan çıkardığım ana fikir, kafaya bişey bağlanmadan hippie olunmaz. Bi defolun gidin ulan.

3 Ekim 2010 Pazar

Film: Big Fish (2003)

(möhim)Oyuncular: Ewan McGregor, Helena Bonham Carter, Danny DeVito.
Directed by Tim Burton! (kadroya bak lan)
IMDb paunı: 8.1 (kafalarına sçyım ben bu puan verenlerin. before sunrise'in puanı daha yüksek.)

Bu Tim Burton nasıl bir insan ki, her filmi beni bi hoş yapıyo'. Ayrıca bu nasıl bir insan ki, Helena'yla bi bütün oldu. Ayrıca Ewan McGregor nasıl bir insan ki, kendisine tapıyorum.
Çokoş bir hayal dünyasına adım attığımız bu caanım filmde, yine gözyaşlarına boğulur Deniz. Ah Ewan McGregor ah... Ayrıca Ewan'ın çocukluk arkadaşı olarak da Miley Cyrus'u görüyoruz. Allah kahretsin Miley Cyrus'u.
Güzel film. Ben olsam izlerim.

Ayrıca resim de koyamadım, çokoş oldu.